19 Ekim 2016 Çarşamba

Cinsiyetsiz Romanı (2. BÖLÜM)

BÖLÜM 2
İSTENMEYEN ÇOCUKLAR
'' Öldürün onları Doktor Jake!'' diye haykırdı bay Hans sertçe.
Ölüm,adı kadar soğuk ve acımasızdı. İnsanların içini ürpertir ve onları korkuturdu. Bayan Elsa , hala sedyede acı içerisinde kıvranıyordu,titreyen dudaklarına zorlukla konuş emrini verdi.
'' Hayır,Hans. Onlar bizim çocuklarımız.'' diye fısıldadı Elsa. O fedakar bir anneydi.
'' Sen onlara çocuk mu diyorsun ? ''
Bay Hans, insanları azarlamayı severdi , bu kötü alışkanlıklarından yalnızca biriydi.Cinsiyetsiz çocukları haketmek için hiçbir şey yapmadığı bu karanlık dünyaya anlam vermeye çalışarak zaman harcadı. Zira harcayacak başka hiçbir şeyi yoktu.
Elsa , güçlükle yutkundu ve doktorun gözlerine baktı. Bayan Elsa'ya doktordan başka hiç kimse yardım edemezdi.
'' Bakın bay Hans, eşiniz haklı. Onlar sizin çocuklarınız ve çocuklarınızı her ne olursa olsun kabullenmek zorundasınız. '' dedi doktor pürüzsüz sakin sesiyle. Cinsiyetsiz çocukların dünyaya gelişinden zevk alıyor gibiydi. Belki de zevk almasının sebebi son zamanlarda cinsiyetsiz çocuklarla gereğinden fazlaca karşı karşıya gelmiş olmasıydı.
'' Kabullenmek zorunda mıyım ? Sen buna zorunluluk mu diyorsun ? '' dedi Hans. Monoton bir ses tonuyla konuşmuştu. Doktor Jake'in konuşmasına müsaade etmeden çenesine bir yumruk indirdi. Hans'ın kasları içgüdüsel olarak acıyla gerilmişti. Doktor sendeleyerek geri geri gitti.
'' Lanet olsun,bay Hans! Diye bağırdı doktor. Sakin ses tonundan eser yoktu.
'' Lütfen sakin olun!''
Hans geri geri sendeleyen adamın üzerine doğru yürüdü. Elleriyle doktorun yakasını tuttu. Çenesi zonkluyordu Hans'ın. Doktoru hızlıca kendine doğru çekerek onu havaya kaldırdı. Artık doktorun korku dolu nefesini yüzünde hissedebiliyordu. Bay Jake , kısa boylu ,açık tenli ve zayıf bir adamdı.Üstelik keldi.
'' Sen hiç cinsiyetsiz bir çocuğa sahip oldun mu doktor ? '' diye sorarken buldu kendini Hans.Dilinin ucunda bir yığın soru vardı. Dişlerini birbirine sürttü ve doktordan bir cevap gelmesini bekledi.
Cevap gelmedi.
Doktor kaskatı kesilmişti.Ağzını açtı ama kelimeleri harmanlayıp düzgün bir cümle kuramayacak kadar acizdi.
'' Cinsiyetsizleri öldür Doktor. Yoksa ben seni öldürürüm anladın mı? .''
Bu bir emirdi. Doktor boğuk bir ses tonuyla konuşarak acizlikten sıyrılmayı başarmıştı.
'' Cinsiyetsizleri öldürmemize gerek yok Bay Hans. Zenon halkının hiçbir sınıfı cinsiyetsizleri kaldırabilecek kadar açık görüşlü insanlar değiller.Zenon dünyasında cinsiyetsizlere yer yok, onlar eninde sonunda öldürülecek . ''
Bay Hans , doktorun söylediklerini hazmetmeye çalışıyordu . Bir baba nasıl olurda kendi çoçuklarının ölmesini isterdi? Şakakları kendi kanının sesiyle zonkluyordu Hans'ın. Hızlıca solumaya başladı. Hayal ettiği tek şey Doktoru öldüresiye dövmekti.Bay Hans şiddet dolu olan hayalini gerçekleştirmek için hiç vakit kaybetmedi. Doktoru hemen yanında bulunan masaya doğru fırlattı. Daha sonra ardı arkası gelmeyen yumruk darbelerini doktorun kusursuz yüzüne savurdu. Doktor acı içerisinde kıvranırken doğum yapan kadın Elsa'dan oldukça farksız görünüyordu. Hans, doktorun acı çekmesinden oldukça hoşnuttu oysa. Yerde kıvranan doktora iki tekme daha attı bay Hans. Doktor elleriyle karnını sıkıca tuttu. Karın boşluğuna aldığı darbeler canını yakmıştı.
Elsa olup bitenleri izlemeye daha fazla dayanamadı. Acı ve korkuyla haykırdı kadın.
'' Yeter artık dur ! Doktor doğru söylüyor, cinsiyetsizleri Zenon halkı sağ bırakmaz. Elbette öldürülecekler.''
Dehşet verici bir sessizlik oldu. Bay Hans derin nefes alarak Elsa'nın sesine adapte olmaya çalıştı. Hans,paramparça olan zihnini toparlamayı sonunda başarmıştı. Zavallı Hans'ın zihni tamamlanmayı bekleyen yapboz gibiydi.Tek kelime etmeden odayı terk etti.Doktor soluklanarak ağzından kan ve safra tükürdü.
Bayan Elsa ağlıyordu,hıçkırıklarına dur emrini vermeyi denemişti. Fakat bu emir işe yaramamıştı. Çünkü Zenon dünyasında cinsiyetsiz çocuklara sahip olmak kolay değildi . Bu bir belaydı...
Korkunç bir bela!

Cinsiyetsiz Romanı ( 1.BÖLÜM)

Merhaba, benim tek derdim Bilim-Kurgu... Benim tek amacım Bilim-Kurguya hayran olan insanlarla tanışmak ve bir araya gelmek. İşte bu yüzden yazdığım CİNSİYETSİZ adlı kitabımın bölümlerini düzenli olarak yayınlayacağım...

 Cinsiyetsizler hikayesi (Yeni adıyla CİNSİYETSİZ VE SULH SIRDAŞLIĞIbenim bilinçaltımın yegane ürünüdür . Yaklaşık olarak iki ay önce (seyahat esnasında) gördüğüm bir rüya cinsiyetsizlerin temelini oluşturmuştur. Gördüğüm her rüya yeni bir bölüm olarak watpadd'de yerini alıyor. Yani yeni bir rüya yoksa yeni bir bölümde yok... Ve gördüğüm her rüya hayal dünyamın tavan yaptığının bir göstergesi. Kan ter içinde uyandığım rüyaları uyanır uyanmaz not alıp ertesi gün hikayeme ekliyorum. Beni korkutan ve şizofren olmaya iten rüyalar siz okuyucular için yalnızca hikaye... ...
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
#cinsiyetsizrüyalar
#sulh
#sirdasligi
İnsanlık, cinsiyetten üstündür...

ZENON'DA FELAKET BİR GÜN
Endişelerinizden kurtulmak istiyorsanız , yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin.
( Socrates)
Ilıç ağacının dalları hastane camını tırmalıyordu. Hiddetli bir bahar rüzgarı bütün gece boyunca Zenon dünyasına saldırıp durmuştu. Sedyenin üzerinde yatan kadın acıyla bağırdı, kadının dudakları titriyordu,gözleri sıcak yaşlarla dolmuştu. Uzun ince tırnaklarıyla hemen altında bulunan beyaz çarşafı sıkıca tutuyordu.Geçen her dakika çığlıkları kulak tırmalamaya devam ediyordu acı içerisinde kıvranan kadının.
İki doktor vardı.
Bir adam ve iki Hemşire.
Ha, bir de az sonra dünyaya gelecek olan ikizler...
" Haydi bayan Elsa ... Biraz daha gayret edin.'' dedi Hemşire. Sesi en az bedeni kadar cılızdı. Çaresiz kadının gözlerinde dolan sıcak yaşlar , yanaklarında donmuştu. Adam,Bayan Elsa'nın başucunda işe yaramaz bir şekilde dikiliyordu . Elbette baba olacağı için heyecanlıydı.Doğumun sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için dua ediyordu Adam , şimdilik yapabileceği tek şey buydu. Adam , bayan Elsa'nın alnına bir öpücük kondurarak destek olmaya çalıştı. Çaresiz kadının tuzlu terini dudaklarında hissetmişti işe yaramaz adam. Çaresiz kadının sancıları karnını kasıp kavururken dişlerini dudaklarına geçirdi.
Cılız ağlama seslerinin yankılanmasıyla odadaki inilti son buldu tabi kadının işkence gibi olan sancıları da. Doktorlar, ikizlerin dünyaya gelmesini bir şekilde sağlamıştı. Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler vardı çünkü odadakiler iliklerine kadar ürpermişti.Doktorlar kendi aralarında kısık sesle konuşuyorlardı. Cılız hemşire hemen yanında bulunan obur Hemşireyi dürterek " Şuna bak ! '' dedi.
Obur hemşirenin göz bebekleri şaşkınlıktan büyümüştü.Bir kaç anlamsız kelime geveleyip durdu . Elsa, gözlerini yumarak rahatlamaya çalıştı,ancak başaramadı.
Doktor Jake '' Bu ikizler, cinsiyetsiz '' dedi. Elsa'nın kalp atışları hızlandı.
CİNSİYETSİZ .....
Zenon dünyasında bu kelime kulağa hiç hoş gelmeyecek türdendi. Bir çeşit yasaklı sözcüktü.
CİNSİYETSİZ !
Utanç verici.
Lanet dolu.
Bay Hans, şaşkınlık içerinde doktora baktı . Yasaklı sözcük Bay Hans'ın konuşma kabiliyetine son vermişti. Bayan Elsa, şiddetle ağlamaya başladı ve ard arda '' Olamaz! '' diye bağırdı. Bay Hans , eşinin söylediklerini onaylarcasına '' Olamaz. '' dedi. Ancak istenmeyen şey olmuştu.Bayan Elsa, hıçkırmaya devam etti. Cinsiyetsiz ikizler , Hemşirelerin kucağında odadan uzaklaştırıldı... Kehanet bu kez bir erkek yada bir kadından değil, eylül ayında doğan ikiz cinsiyetsizlerden bahsedip duruyordu.

Çünkü Sen!



Unutma! 

Hiçbir acı ilk günkü gibi yakmaz canını.

Eğer hâlâ güçlüysen, sana acı çektirenlere bir teşekkür borçlusun.


Çünkü sen; seni üzmelerine izin verdin.


Çünkü sen; acı içerisinde kıvranan herkese yardım elini uzattın. Oysa ki onlar kendi elleriyle kırmıştı kanatlarını.


Çünkü sen; kimse seni anlamadığı halde anlaşılmak için didinip durdun.


Çünkü sen; hayallerini erteledin, soldun.


Çünkü sen; seni umursamayanların peşinden koştun.


Çünkü sen; hep sustun, kendine sorumluluklar yükleyip durdun ve paramparça oldun.


Çünkü sen; kırıldın, kırmaktan korktuğun için.


Çünkü sen; değer verdiğin herkesi hayatının merkezine koydun.


Işığını söndürüp seni karanlığa mahkum ettiler. Sen eksildin, onlar ise tamamlandı.


Sen hep umursadın oysa ki umurlarında bile değildin.


Yok sayıldın, arafa giden yolda yapayalnızdın.


Sen koşulsuz bir şekilde sevdin, aslında hiç sevilmemiştin.


Değer verdiğin insancıklar için zaman harcadın, ancak sen sadece harcandın.


Ruhunu yedeklemelerine müsaade edip kocaman bir okyanusa sığınan bir deniz kabuğu oldun.


Çünkü sen; kendini unuttun.


Çünkü sen; kendini sevmeyi unuttun.


Çünkü ben de senin gibiyim...


Kayboldum. Şimdi ben söz veriyorum;


Hata yapmaktan asla vazgeçmeyeceğime ve hatalarımdan ders çıkaracağıma söz veriyorum.


Kimsenin benim adıma karar vermesine müsade etmeyeceğime söz veriyorum.


Başka insancıklar üzülmesin diye kendimi üzmeyeceğime söz veriyorum.


Asla kendimden şüphe etmeyeceğime söz veriyorum.


Her zaman kalbimin sesini dinleyeceğime söz veriyorum.


Hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu kendime hatırlatacağıma söz veriyorum.


Olduğum gibi görüneceğime söz veriyorum.


Dün, bugün ve yarın “önce ben” olacağıma söz veriyorum.


Kendimi sevmekten asla vazgeçmeyeceğime söz veriyorum.


Beni umursamayanları önemsemeyeceğime söz veriyorum.


Bir kaşık sevdada boğulmayacağıma söz veriyorum.


Hayallerimi ertelemeyeceğime ve kendime vakit ayıracağıma söz veriyorum.


Kendime el uzatacağıma ve güçlü olacağıma söz veriyorum.


Kendimi hatırlayacağıma söz veriyorum...


Ve söz veriyorum, hiçbir şey beni yıkamayacak!


Şimdi sen!


Kendine bir söz ver...